Katalonya Rehberi

SITGES

Sitges belki de Barselona kadar önemli bir yer, Barselona’da yaşayanlar düzenli olarak Sitges’e haftasonu kaçamakları yapar. Topu topu 35km uzağındadır Barselona’nın, düzenli tren ve otobüs seferleriyle rahatça gidilir. Katalonya liberalizminin tavan yaptığı bir sahil kasabası burası, aşırı eğlenceli ve tamamen özgür. Özellikle şubat ayında yapılan Sitges Karnavalı ülkenin en önemli etkinliklerinden biridir, dünyanın her yerinden onbinlerce kişi farklı farklı kostümleri üzerine geçirip bu küçük kasabaya akın eder. Geleneksel Tecla Festivali ve Sitges Uluslararası Film Festivali yılın diğer önemli etkinlikleridir, Eylül ve Ekim aylarında düzenlenirler. Yazları ise yazlıkçılar ve turistler sayesinde Sitges daima tıklım tıklım olur. Geceleri yapılan bazı partileri o kadar ünlüdür ki, insanlar Barselona’dan kalkıp akşam dışarı çıkmaya Sitges’e gider, sabah da ilk trenle geri döner ya da hali kalmadıysa Sitges sahilinde geceleyip ertesi gün kaldığı yerden devam eder 🙂

Sitges

Sitges’in merkezi birbirinden güzel taş evleri barındırır, tarihi kalesi de güzel deniz manzarasıyla tam ortasında yer alır. Eğer tek gününüz varsa tren istasyonundan sahil yönüne doğru rastgele ilerleyin, her sokakta ilginizi çekecek birşeyler bulacaksınız. Sitges’te toplam 28,000 insan yaşıyor, bunun %30’u yabancı. Bu da kasabaya uluslararası bir hava ve cazibe katıyor. Zaten yerel halk da oldukça açık fikirli ve İngilizce bilme oranı çok yüksek. En azından diğer bazı yerleşimlerdeki gibi sizden İspanyolca konuşmanızı beklemiyorlar.

Sitges’in tarihi sokakları

Eğer bahar ve yaz aylarında gidecekseniz Sitges’te birkaç gün geçirmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Eğlenceye düşkün olun olmayın, Costa Dorada yani Altın Sahil’in bir parçası olan bu sahil kasabasının havasını solumadan dönmeyin. Sitges çok güzel balık restaurantlarına da sahip, akşam vakti siesta bitip de kepenkleri açmalarını bekleyin. Barselona’daki fiyatların altına daha lezzetli ürünleri tadabilirsiniz. İlerleyen saatlerde biraz hareket arayanlar da “Günah Sokağı” diye bilinen La Calle del Pecado‘da zaman geçirebilirler.

TARRAGONA

Tüm İspanya’nın en önemli ikinci Roma dönemi yerleşiminin kalıntılarına ev sahipliği yapan bir liman şehri Tarragona. UNESCO mirası listesine girmiş antik amfitiyatrosu ve kalıntıları ile daha çok kültür turizmi yapan turistleri cezbediyor. Ancak Tarragona’da çok daha fazlası var. Özellikle efsanevi plajlarıyla Costa Dorada sahiline açılan kapı olması, bu plajlarının tadını çıkarmak isteyen turistler için Tarragona’yı konaklaması noktası haline getiriyor. Modernizm akımının etkisiyle inşa edilmiş binalarıyla Reus‘e de çok yakın. Şehrin kendisi de gezmek için gayet güzel. Izgara pişirilmiş taze deniz ürünleri ile burunlarınızı dolduran Akdeniz’in bağımlılık yapıcı aromasının ahengi altında hayatın tadını çıkaracağınız tipik bir İspanyol kıyı şehri 🙂

Amfitiyatro

Reus Havaalanı ile Tarragona’ya ulaşım çok rahat, Barselona’dan ise araçla 1 saat kadar (100km) uzaklıkta.

ANDORRA

Andorra aslında başlı başlı bir ülke, Katalonya’nın içinde niye yazdın diye sorabilirsiniz. Andorra, İspanya ve Fransa’nın Katalanca konuşulan bölgelerinin tam arasında kalıyor, ülkenin tek resmi dili de zaten Katalanca. Katalan etkisi altında olması bir yana bir de çok turistik bir yer iken bahsetmeden geçmek istemedim 🙂

Andorra

İspanya ile Fransa’yı ayıran Pirene Dağları‘nın eteklerinde tam 1030 yıl önce kurulmuş olan Andorra, 740 yıldır da ikibaşlı bir Prenslik sistemi altında sınırları hiç bozulmadan varlığını sürdürüyor. Bu sisteme göre günümüzde İspanya’nın Urgell Piskoposluğu ve Fransa Cumhurbaşkanı otomatik olarak Andorra’nın liderleriğine atanırlar ve ülke yönetiminde kararları ortak alırlar. Ülke Avrupa Birliği’inde değil ancak Schengen vizesi ile girilebiliyor ve para birimi olarak Euro kullanılıyor. Sadece 85,000 nüfusu olan bu dağlık ülkenin ismini uzun yıllardır kimse bilmezken son yıllarda inanılmaz sayıda turist çekmesiyle (yılda 10 milyon) artık Katalonya’ya gelenlerin geçerken uğradığı bir yer haline geldi. Bahar aylarında dağ eteklerindeki yemyeşil ovalarıyla doğa yürüyüşleri için dünyanın en güzel yerlerinden biri. 1023 metre ile Avrupa’nın en yüksekte bulunan başkenti olan Andorra la Vella ise oldukça modern bir şehir ve birçok turist buraya alışveriş için geliyor. Fransa ve İspanya ortak bir karar alıp burayı bir vergi cennetine dönüştürmeye çalışmışlar. Başarılı da olmuş, şu anda Andorra Avrupa’nın kişi başına düşen geliri en yüksek ülkeleri arasında. Yüksek hane geliri bu eşsiz doğa ile birleşince yaşam kalitesi de tavan yapmış, ortalama yaşam beklentisi kategorisinde dünyanın en iyi 3 milleti arasında Andorralılar.

Andorra’da kayak

Ancak Andorra’nın en güzel yanı turistler için ne sıfır vergili alışverişi ne de ovaları. Ülke kış aylarında tam bir kayak cenneti haline geliyor. Kilometrelerce uzanan pistleri bir yana off-pist ve ekstrem sporlar için de sayısız olanak var. Barselona gibi yılın 300 günü güneşli ve kar yüzü görmeyen bir şehirde yaşayanlar için bu harika bir şey, çünkü sabah denize girip sadece üç saatlik bir yolculuğun ardından bembeyaz pistlerde kayak keyfini gerçeğe dönüştürebiliyorsunuz. Ekim aylarından itibaren dağlar karla dolmaya başlıyor, arabayla gideceklerin dağlık yolları çıkarken zincir bulundurması zorunlu. Biz Ekim ortası o kadar kötü değildir, hadi Andorra’ya gidelim diye yola koyulmuştuk. Zincirsiz halde yolun yarısına kadar gelmişken, oldukça dolambaçlı ve bir tarafı uçurum olan dar yollar da artık tamamen buzlanınca o kadar yolu geri dönmek zorunda kalmıştık. Kısa süre sonra Barselona’ya geldiğimizde herkes t-shirt ve şortlarıyla günbatımının keyfini çıkartıyordu 🙂

Avrupa’nın en küçük ülkelerinden olan Andorra’ya gitmek isterseniz Barselona’dan kalkan otobüs turları bulabilirsiniz. Yaz kış ne zaman giderseniz gidin, eminim pişman olmayacaksınız 🙂