Bir Sınır Geçiş Hikayesi

[singlepic id=120 w=200 h=150 float=left]Dünya turum bir macera oyunu olsaydı eğer, Nepal-Hindistan arası yolculuğum kesinlikle bölüm sonu canavarı olurdu. Nepal’in Pokhara şehrinden sabah 07:45’te bindiğim otobüs, sınıra varış, Hindistan’a geçiş, oradan başka bir otobüse biniş, taksi derken gece 04:30’da Varanasi’deyim. Toplam yolculuk süresi 20 saat 45 dakika 🙂 Tabi yolculuğun kendisi de ayrı hikaye. Başından başlayayım…

Sınırdaki Sunuali kasabasına giden turist otobüsü olmadığı için ben de 350Rupi’ye(5$) bir yerel otobüse aldım biletimi. Otobüs de 1970 model Tata marka otobüslerden, koltukları tahtadan, dimdik dursan bile dizler illa ki çarpıyor ve sürekli insan topluyorlar yoldan. Ayakta duracak yer kalmadı millet üstüste gidiyor. Ben en arkadaydım, muavin gelip arkayı beşleyin dedi, zaten sıkışığız iyice pestilimiz çıkıyor artık. Sağımda Nepalli bir genç, kafayı Hinduizm’le bozmuş elindeki Hindu kitabını okuyup okuyup bana yüksek sesle anlatıyor Nepalce, ilgilenmiyormuş gibi yapıyorum devam ediyor, sus diyorum susmuyor, tam bir başbelası. Sürekli de cebinden çıkardığı poşet poşet tütünleri çiğniyor, burada popülermiş ama adamda diş miş kalmamış. Dişleri kıpkırmızı ve üçgen şeklinde, Yüzüklerin Efendisi’ndeki orklara benziyor tam. Solumda ise Hintli çingeneler olduğunu tahmin ettiğim kalabalık bir aile var, rahatsız edici bir kokuları var, küçük çocukları kucakta oturuyor ve sürekli kusuyorlar yere. Tıp eğitiminin getirdiği birşey olsa gerek çok etkilenmiyorum böyle şeylerden ama tahammül sınırlarını zorluyor gerçekten. Yolda araç bozuldu durduk, bir kez de lastik patladı muavin hemen değiştirdi. Sürekli olurmuş, alışmış herkes. Böylece en fazla 4 saat sürer denilen yol, 8 saat sürdü 🙂 Ben aslında sınırın hemen yanındaki Lumbini’yi görmek istiyordum ama yalan oldu artık. Buda’nın doğum yeri olarak bilinen ve çeşitli heykel parklarının olduğu şehre gidip dönmek 4 saat sürüyor, sınırın ne zaman kapanacağını bilmediğimden ve burada hava erken karardığı için birşey göremeyeceğimden vazgeçmek zorunda kaldım. Bu arada sınıra giden otobüste benim dışımdaki tek turist Osaka’lı bir Japon gençti. Tesadüfe bakın, o da tek başına dünya turundaymış ve toplam yolculuk süresi 8 aymış. 5 ayı çoktan geçmiş, nasıl hissediyorsun dedim, çok iyi keyfini çıkartıyorum, Tibet süperdi gittin mi oraya dedi. Herkes Tibet Tibet diyor, artık bir sonraki Nepal ziyaretim olursa Tibet’i de dahil etmem şart. Yolculuğun tek iyi tarafı ondan aldığım moraldi diyebilirim. Adam Lumbini’ye gidiyormuş yoksa Hindistan’a beraber geçebilirdik. Neyse vedalaştık, ben de sınıra yöneldim, önce Nepal’den çıkış damgası vurdurmak için Nepal Ofisi’ne girdim, normalde havaalanından çıkış yapanlardan aldıkları 30$ ayakbastı parasını benden almadılar mutlu oldum 🙂 Sonra da tampon bölgeye girdim. İki ülke birbiriyle köprü aracılığıyla birleşmiş, adı Dostluk Köprüsü olarak geçiyor, tampon bölge ise iki ülkeye de ait değil ama orada yaşayanlar var. Birbirinden vize istemedikleri için de iki ülke vatandaşları elini kolunu sallaya sallaya geçiyor, bizim gibi yabancıların dikkatli olması, damgaları vurduracakları yerleri iyice sorup bulmaları gerekiyor. Köprüden yürüyüp “Welcome to India” yazısı altından geçiyorum ve geçer geçmez tam bir kültür şoku yaşıyorum.

Bir köprünün iki ucunun birbirinden bu kadar farklı olabileceğini hiç tahmin etmezdim. Nepal ve Katmandu hakkında yazdığım “pis, hijyen sorunu olanlar zorlanır” gibi yorumlar var ya.. onları unutun boşverin, Nepal çok temiz aslında, şehir resmen gül kokuyor, yollarına da bal döküp yalayabilirsiniz. Hindistan’a vardığım gibi etrafı bir toz bulutu kapladı, göz gözü görmüyor, bölge sanki dünya savaşından yeni çıkmış, evler kırık dökük, sokaklarda inekler, yollarda dışkının her türlüsü ve sürekli etrafınızı saran “Taksi lazım mı, para bozalım mı”cılar sizi elinizden kolunuzdan tutup kendi yerlerine çekmeye çalışıyorlar. Fotoğrafını çekmeyi çok isterdim ama makineyi çıkartmayı bırak, çantamın fermuarını açmaya korktum ne yalan söyliyim. Adamları uzaklaştırdıktan sonra pasaport kontrolü aramaya başladım, Hindistan’a girdim ama giriş damgam yok. Neyse biraz ilerideymiş, beni karşılayan memurlara pasaportumu uzatıyorum ve giriş damgasını basıyorlar. Şimdi yoluma koyulabilirim. Bu arada ben Hindistan’da yaparım diye düşünmüştüm ama burada döviz ofisleri yok, Nepal kısmında döviz ofisinden geçilmediği için Hindistan’da da vardır diye tahmin etmiştim ama yanılmışım. Otobüs durağını arıyorum, artık dolar ya da Nepal rupisi vereceğim. Otobüsle de önce Gorakhpur’a gidip, sonra tren ya da otobüs bir şekilde Varanasi’ye varmam lazım. Tam da bilmiyorum aslında, Nepal’den apar topar çıkmıştım keşke araştırsaydım. Neyse buluyorum durağı, bir adam yaklaşıp nereye gideceğimi soruyor. Varanasi diyorum, tamam diyor Varanasi otobüsü 5 dakika içinde kalkıyormuş. Oraya direk otobüs olduğunu duymamıştım, adam da dolandırıcı tipli, kesin bir pislik çıkacak altından. Ama bir an önce de kurtulmak istiyorum bu kasabadan. Beni gerisi geriye yürütüp bir otobüse getiriyor ve işte bu diyor. 11 saat sürecekmiş yol ve ücret 12$’mış. Fiyat normal diye düşündüm, Varanasi mi diye şoföre de sordum, teyidi alınca verdim ücretini. Yola çıktık böylece, ben kazıklandığımı da o zaman anladım. Meğerse otobüse biletsiz alıyorlar yolcuları ve ücret yola çıkıldığında ödeniyor. Varanasi’nin ücreti ise 4$. Şaka gibi resmen, 12$ ucuz işte yarım günlük yol diyorsunuz, gerçek fiyatı üçte biri çıkıyor. Neyse artık yapacak birşey yok, giden 8$ olsun, sonuçta hedefime doğru gidiyorum. Bu arada Varanasi yolu 320km, kaç km hızla gittiğimizi hesaplayın artık 🙂 Apar topar yola çıktık ama bir sorun var, çok açım sabahtan beri hiç birşey yemedim. Umarım bir yerde dururuz diye düşünürken çok geçmeden ilk molamızı veriyoruz. Hemen orada bir sokak satıcısı var, sulu kuru fasülyeli ve sebzeli börekli bir tabağın üstüne acı baharatlı sos döküp veriyor. Çok lezzetli gözüktü, bir tane kaptım hemen. Koca bir tabağın fiyatı 30Rupi’ydi(yani 60 sent :)) ve gerçekten iyiydi tadı. Hindistan’ın popüler bir yemeği bu zaten galiba, Nepal’deki dal bhat gibi, görmüştüm resimlerini internette araştırırken. Ben de böylece ilk sokak yemeğimi yedim, zehirlenip zehirlenmeyeceğimi yakında anlayacağız 🙂 Karnım doyunca yolun geri kalanını nispeten rahat geçirdim, ama rahat dediğime bakmayın, otobüs inanılmaz külüstür, yol zaten bozuk olunca her çukurda deli gibi sallanıyoruz ve zıplıyoruz. Nispeten diyorum işte 🙂 Otobüs her an parçalarına ayrılacak gibi, 11 saatlik safari tam. Otobüsteki tipler de çok sakat, sürekli bana bakıyorlar, uyusam mı uyumasam mı derken düşünceleri boşverip yatıyorum pis koltukların üzerine.

Bu sınır geçişi bir bakıma yararlı oldu aslında, zaten pisliğiyle ünlü olan Hindistan’ın muhtemelen en pis yeriyle başladım 1 aylık ziyaretime, yola çıkmadan önce tren fotoğraflarına bile bakıp nasıl yatarım burada, nasıl dayanırım 8 saat-10 saat derken şimdi herşey yapılabilir geliyor. Bu halde Varanasi’ye varıyoruz ama çok erken varıyoruz tabi. Buradaki rezervasyonum ertesi gün için alınmıştı, bu gece kalacak yerim yok. Saat 3:30 ve otobüsten iner inmez etrafımı ısrarcı Rikşa’cılar sarıyor. Bir süre onların arasında kaldıktan sonra kararımı veriyorum, rezervasyonu yaptığım otele gideceğim ve bu gece de yer varsa kalmak istediğimi söyleceğim. Hava biraz aydınlık olsa sabahı beklerdim bir yerde ama olacak gibi değil, etraftaki insanlardan çekiniyorum. Nepallilerin tavsiyelerini dinleyip Rikşacılarla sert konuşuyorum, güçlü gözüküp hiç taviz vermiyorum. Sonunda biriyle 100Rupi’ye anlaşıyoruz, yola çıkıyoruz ve adam birden su yapıyor, söylediğim otelin olduğu caddeye Rikşa giremezmiş de beni yakında bırakacakmış, ben de yürürmüşüm 5 dakika kadar. Yandık yine diyorum ama çaresiz kabul ediyorum. Adam beni bir meydana götürüyor, bir kere elektrikler yok yeni kesildi, meydanda da sadece evsizler, dilenciler, taksiciler ve inekler var. Hiç turistik bir yere benzemiyor. Ben de taksiciye boşver sen benim oteli, bildiğin ve yoluna girebildiğin yakın olan bir otele götür, bu geceyi orada geçireceğim diyorum. Komisyon alacak ya seviniyor hemen. Yakındaki bir yere götürüyor beni, uyuyan çalışanları kaldırıyoruz. Oda soruyorum var mı diye, 3 kişilik varmış fiyatı da 750Rupi’ymiş. Tekim ben diyorum, üç kişi değilim, ona göre fiyat söyle. Zaten 4-5 saat uyuyup diğer otele geçeceğim adamlar da para kazanacak, dertleri ne anlamadım. Zar zor 400Rupi’ye anlaşıyoruz. Hemen kendimi odaya atıyorum ve uyuyorum. Gerçekten çok yorgunum ama bu macerayı soğukkanlılıkla sürdürüp sonunda hedefime sağ salimvarabildiğim için kendimle gurur duyuyorum, ne yalan söyleyeyim 🙂

You may also like...

4 Responses

  1. Aytek says:

    Her gün web sitene girip çizgi roman okur gibi çok büyük bir zevkle okuyorum maceralarını =) yazmaya devam et dostum. kolay gelsin ve iyi YOLculuklar =)

  2. Bekran says:

    Sağol Aytekçim, elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum. Kendine iyi bak 🙂

  3. Can says:

    Sayende öğrendim ki şu an motorsikletle çıkmak gerekiyormuş Hindistan ve Nepal turuna 🙂

    • Bekran says:

      Burada motorsikletle gezmek her zaman akıl karı olmayabilir, özellikle şehir içinde motorsikletle yaşam mücadelesi verirsin. Hiç böyle kaotik bir trafik görmedim ben hayatımda 🙂 Ama şehirlerarası süper olur, orası ayrı.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.